ESKİ TURİZM BAKANI BÜLENT AKARCALI ile GASTROSHOW RÖPORTAJI

Gastronomi Turizmi Türkiye’ye Nasıl Katkı Sağlıyor?

Bülent Akarcalı ile Gastroshow 2024 Sohbetleri

SERTAN KIRÇO: Gastronomi turizmi Türkiye’nin en önemli gelir kaynaklarından biri olabilir mi? Sizce bu konuda nasıl bir potansiyel var?

BÜLENT AKARCALI: Gastronomi turizmi, Türkiye’nin en önemli gelir kaynaklarından biri olabilir. Ancak gelen turistlerin Türkiye’de yemek için harcadıkları paradan dolayı değil, Türkiye’deki lezzetleri ve ürünleri tattıktan sonra kendi ülkelerine döndüğünde o lezzetleri ve o ürünleri arama durumunda da olacaklardır. Bakın, ben gerek siyaset öncesi özel sektördeki hayatımda iki tane çok büyük şirketin genel müdürlüğünü yaptım, dünyayla tanıştım, zaten yurt dışında okudum ama siyasi hayatımda diyebilirim ki dünyanın en büyük mutfaklarında yedim; yani Fransız Cumhurbaşkanının mutfağında yedim, İtalya’nınkini de yedim, İngiliz Başbakanın mutfağında yedim, Alman Şansölyesinin mutfağında yedim, Amerikan Cumhurbaşkanının, devlet başkanının mutfağında yedim, Çin Politbürosunun mutfağında yedim ve size iddia edebilirim ki, hiç bunun milliyetçi görüşle Türklükle filan ilgisi yok, hiçbiri Türk mutfağının yarısına yaklaşamaz ne açısından çeşitlilik, lezzet ve pişirme tekniği açısından.

SERTAN KIRÇO: Peki, Türk mutfağının bu kadar özel olmasının nedeni nedir?

BÜLENT AKARCALI: Şimdi dünyanın en büyük et üreticilerinden biri Brezilya’dan indir; pardon, yani öyle ki, etin kilosu neredeyse 34 dolardır. Ve inanılmaz miktarda et tüketilir ama Arjantin’de dahi, Türklerin sırf Anadolu Türklerinin değil, tüm Türk boylarının eti pişirme çeşitliliği konusundan Arjantin yaya kalır. Dünyada eti çok değişik şekillerde pişiren ve kullanan, yiyen ikinci bir mutfak yoktur. Bu kadar iddialı konuşuyorum; herkesle de bunu ispat edercesine konuşurum.

SERTAN KIRÇO: Türk mutfağının çeşitliliği hakkında neler söyleyebilirsiniz?

BÜLENT AKARCALI: Bir etin nerelerde nasıl kullanıldığını çıkarır; hani kuyu kebabı diyeyim, döner diyeyim, şiş diyeyim, köfte diyeyim, köftenin çeşitleri deyin, deyin de, değil, bunları hiçbir ülkenin mutfağında bulamazsınız. Ve öyle ki diğer Türk boylarını, Türk ülkelerini tanıdığınızda çok değişik çeşitleri görürsünüz; mesela Türkmenistan’da bir köyünde yediğim eti anlatayım size; dışarıda iri çakıl taşlarını, böyle yumruk büyüklüğündeki çakıl taşlarını, ateş üstünde iyice ısıtıyorlar, taş kızarmaz ama neredeyse kızarmış gibi oluyor. Ondan sonra böyle büyük bir güğümün içine parçalanmış etleri atıyorlar, sonra bu taşları içine atıyorlar, üstünü bir keçeyle örtüyorlar, biraz çalkalayıp bırakıyorlar. Bir saat sonra, o taşın sıcaklığıyla, o küp içerisinde, keçe altında kalmış olan etin lezzetini anlatamam size, %100 doğal.

SERTAN KIRÇO: Tarihi perspektiften bakarsak, Türk mutfağının tarihsel önemi nedir?

BÜLENT AKARCALI: Türk mutfağının büyüklüğünü, çeşitliliğini anlamak için Topkapı Sarayı’nın şu anda Çin porselenlerin olduğu yeri gezmek yeter; orası, dünyanın ilk ve tek en büyük çaptaki mutfağıyla, zamanında o üstteki ince ince bacalar, mutfak bacalarıydı. Onların her birinin altında yemeğin, çorbanın piştiği, tatlının yapıldığı ocaklar bulunurdu, ocağın dumanı da oradan çıkardı. Düşünün, orada her gün ortalama, imparatorluğun büyüklüğü döneminden itibaren 5.000 ile 10.000 kişiye yemek çıkardı; orada dünyanın dört bir tarafından gelen ziyaretçilere, büyükelçilere çeşitli yemekler çıkardı ama daha da önemlisi, imparatorluğun dört bir tarafındaki aşçılar, her etnik gruptan, her milletten, her ülkeden, her bölgeden gelenler, aşçılar gelip Sultana, şaha aşçılık becerisini sunmak için uğraşırlardı. Dolayısıyla, nesilden nesile gelen ve orada biriken inanılmaz bir yemek kültürü vardır, arşivler yavaş yavaş çıkıyor; İstanbul’da kimi restoranlar, bu arşivlere dayanarak Osmanlı yemeklerini tekrar canlandırıyorlar, bu çok güzel ama onun dışında da Anadolu’daki yemek çeşitliliği, yemek kültüründe tekrar tekrar söylemeye gerek yok.

SERTAN KIRÇO: Türk mutfağının çeşitliliği diğer ülkelerde de var mı sizce?

BÜLENT AKARCALI: Hatta şöyle diyeyim, herhangi bir ülkede o ülkede üretilen tüm yiyecekleri bir salona, bir büyük bir masaya sığdırabilirsiniz; Türkiye’de bu mümkün değil, Türkiye’de neredeyse her ilin kendi özellikleri ayrı bir masa tutuyor. Şimdi diyeceksiniz, bu Türk’ün türkü, kendi övmesi mi, bakın, inanın değil; ben Türkiye’de, Türkiye’nin gastronomiyle büyük kazançlar sağlayabileceğini ve bu konuda ne büyük iş sahalarının açılacağını söylemeye çalışıyorum, zaten büyük bir yol aldık bunda. Gaziantep başta olmak üzere, çeşitli şehirlerimiz son derece bilinçlendi ve buradan imkanı olup da bu videoyu izleyen tüm belediye başkanlarına, yapabilecekleri en kolay, en verimli, en çok iş yaratacak işin kendi bölgelerindeki yemek çeşitliliğini, lezzet çeşitliliği ortaya çıkarmak.

SERTAN KIRÇO: Belediyelerin bu konuda nasıl bir rolü olabilir?

BÜLENT AKARCALI: Tabii, bunun içine tatlılar da girecek, meyvelerin kullanımı da gelecek; mesela ayvanın kullanımı, yani pişmiş ayvanın, bak, kaymakla birlikte sunulan pişmiş ayvayı hiçbir yerde bulamazsınız; ayva her yerde bulunabilir, kaymak her yerde bulunabilir ama ikisini bir araya getiren kültür bizde var, bunun gibi daha nice çeşitlerimiz, nice mutfak zenginliğimiz bulunmaktadır. Peki, hemen burada, Kesin bey, şeyi sorayım size, şimdi etkinliklere geçelim, hani biz bu gastronomi turizmini nasıl daha… Tamam, hemen onu ben sorayım size, pasım orada, şimdi niye bu kadar bunu anlattım, Türkiye’deki gastronomi turizmi, devlet başta olmak üzere, ki veriyor desteğini. Ama buna ne kadar destek verirse o kadar geri gelecek, yani kuyuya atılmış, boş, boş kuyuya atılmış para değildir; belediyelerimizin, hatta sanayi ve ticaret odalarımızın, çünkü gastronomi, dediğiniz zaman, o gastronomi için üretilen araçlar, gereçler var, sanayiyi destekliyor, Türkiye bu konuda da bayağı ileri adımlara gitti. Ticaret, dediğiniz zaman, o gastronomide kullanılan bütün malzemelerin ticareti var. Dolayısıyla, bütün sektörleri kapsayan bir husus.

SERTAN KIRÇO: Gastronomi fuarları ve etkinliklerinin önemi nedir?

BÜLENT AKARCALI: Şimdi Türkiye’de çok ciddi gastronomi fuarları, gastronomi günleri düzenleniyor, bunlara herkesin sahip çıkması gerekir ve bu konuda uğraş veren derneklere de çok ciddi destek gerekiyor. Destek derken illaki para desteği değil, onlara sahip çıkmak, onların organizasyonlarını yapabilmeleri için fuarlarını yapabilmeleri için kendilerine yerler tahsis etmek, onlara öncelik vermek. Bu aynı zamanda gençlerimize çok ciddi bir iş sahası sağlayacaktır, zaten sağlamaktadır. Son 20 sene içinde, yani başta İstanbul olmak üzere, çok şehrimizde gençleri aşçı olmaya teşvik eden, yetiştiren kurslar ve okullar açılmıştır, üniversitelerimizde de girmiştir. Doğrudur, çünkü neden, şu anda Türkiye, dünyanın en önde gelen turizm ülkelerinden biri. Aslında biz Avrupa’nın birincisiyiz, yani Fransa bizden daha ileri görünüyor ama Fransa’nın turizminin, turistinin neredeyse yarısı Avrupa’dan trenle ve arabayla gelen hafta sonu turistidir. Cuma akşamından gelirler, pazar akşamı veya pazartesi sabahı dönerler; bizim turistim ise öyle değil, günlük turist değil, kalıcı turist.

SERTAN KIRÇO: Gastronomi turizminin diğer turizm türlerine etkisi nedir?

BÜLENT AKARCALI: Dolayısıyla, bize gelen turistlerin daha çok gastronomiyle iç içe olma imkanları var. Bundan dolayı, gastronomi, dediğimiz aynı zamanda turizmi destekleme oluyor, bu konuda bütün belediyelerimizin de kamu kurumların, özel kuruluşların son derece bilinçli olduğunu biliyorum ama bu öyle bir hazine ki, kazdıkça altın çıkıyor, kazdıkça altın çıkıyor. Onun için, bunun üzerinde bu kadar duruyorum. Ben, turizm bakanıyken buna son derece önem verdim, bakın, şöyle diyeyim, Türkiye’de 2000’lerin başında sağlık turizmi dediğiniz zaman size gülerlerdi, ya biz kendimizi tedavi ediyoruz ki, bir de yabancıları edelim diyerekten, ben sağlık bakanlığı dönemindeki çaresizliğimi hatırlarım, hiçbir şey yok, filan. E, bugün, Türkiye sağlık turizmine sahip çıktı ve son 10 senede sağlık turizminde dünyanın 34 ülkesinden biri haline geldi, inanılmaz bir şey, yani resmi olarak 2 milyar, 3 milyar deniyorsa, siz onu 2 ile çarpın, çok ciddi söylüyorum, yani burada kaçak olarak bir iş yapılıyor anlamında gelmiyorum, sağlık turizminde istatistik toplamak son derece zor olduğu için söylüyorum. Çünkü sağlık turizmi dendiğinde bu illaki tıbbi, cerrahi operasyonlar olmayabiliyor, estetik oluyor. Ondan sonra o özel banyolar oluyor, termal tesisler oluyor, vesaire.

SERTAN KIRÇO: Sağlık turizmi ile gastronomi turizmi arasında nasıl bir ilişki var?

BÜLENT AKARCALI: Özetiyle, şöyle diyeyim, sağlık turizmi, turizmin kendisi buna eklenecek, gastronomi, turizmiyle, Türkiye’nin senede 100 milyarın, 100 milyar dolar üstünde gelir temin etmesi kesinlikle hayal değildir. ’85’te Anavatan Partisi’nin genel başkanı olarak sık sık televizyona çıkıyoruz, kaçınılmaz bir şey, siyasette. Ondan sonra turizmden, rahmetli Mükerrem Taşçıoğlu, turizm bakanıydı, ondan sonra turizmden söz ederken, ben de televizyonda bu sene 5 milyon turist getireceğiz diye, böyle hava atarak, büyük bir iş yapacakmışız gibi. Ondan sonra, e, bir sunuş yaptım, aslında o zaman için çok büyük rakamdı, ertesi günü gazetelerde birkaç tane tanıdık gazeteci arkadaşınla latifesi vardı, atma Bülent, din kardeşiyiz diyerek. E, o zaman için evet, hayal gibi görünebiliyorsun, 10 misini rahatlıkla telaffuz ediyor ve gerçekçi bir şekilde. Artık her şey oturmuş bir durumda, Türk Hava Yolları turisti getirmede dünyanın en büyük şirketlerinden biri oldu, oto yollarımız iyice gelişti. Demir yoluyla Avrupa’ya daha hızlı bir şekilde bağlanacağız, kazer gemileri bir ara Türkiye’ye boykot etmişken, şimdi limanlarda yanaşacak yer bulamıyorlar.

SERTAN KIRÇO: Gastronomi turizmini daha da geliştirmek için neler yapılmalı?

BÜLENT AKARCALI: Bir de şunu belirteyim, bakın, gastronomi turizmi ucuz olmaz, gastronomi turizmini ucuz yaptığınız takdirde, tamam mı? Avrupa’da, karı koca, senede 100.000 dolar veya 100.000 Euro kazanan birisi, bir aile, adam başına asgari yediği yemeği, adam başına 100 Euro vermeye hazırdır, 200 Euro vermeye hazırdır, karşılığında kalite ister, kalitenin fiyatı da o kalite neyse odur. Ama siz kalkıp da hani özensiz bir yemeği pahalı satmaya kalkarsanız, ha o zaman o parayı da vermez, size parasını da boşa harcamaz. Şimdi, 29 Mayıs, önemli bir gün, nedir, İstanbul’un fethidir, büyük şenlikler olacak. 30 Mayıs’a, bunu devam eden, başka önemli bir gündür, büyük bir gastronomi şovu olacak, 5 Levent’te, Türkuaz Medya’nın büyük salonlarında, buraya, Türkiye’de gastronomiye değer veren, gastronom ürünler üreten, hazır veya yarı mamul, gastronomi konusunda iddialı restoranların, yani bu konuda şu veya bu şekilde iş hayatında olan kişileri, firmaları, buraya davet ederim. Buna ilgi duyan gençlerimizi, hanımlarımızın da gelip görmeleri yarar vardır. Şimdi diyeceksiniz ki, buraya gelen firmalar, hani ne amaçla gelsin, orada satacaklar bir ürün yok. Evet, doğru, orada hemen satacaklar bir ürün yok ama orada gösterecekleri ürünler var, neyi nasıl yapıyorlar ki, diğer gastronomi şovlarında hep bunu gördük, ürettiğiniz ürün ne olursa olsun, o üründen gastronomik ne elde edildiğini orada gösterebiliyor musunuz? Ve aynı zamanda, gastronomi, büyük bir zincir, her üretici, o zincirin bir halkası, siz orada, zincirin diğer halkalarını görerek, işbirliği yapabileceğiniz firmaları da bulabiliyorsunuz. Siz, belirli bir ürünü üretirken, başka birisinin ona yakın bir şey ürettiğini görüp, ortaya bir zincir çıkarabilirsiniz, değişik, birbirine benzer, eşit olmayan ama aynı aileden olan ürünler şeklinde.

SERTAN KIRÇO: Fuarların ekonomiye katkısı hakkında ne düşünüyorsunuz?

BÜLENT AKARCALI: Fuarlar, zaten ekonominin gelişmesinde en büyük rolü oynamıştır, Avrupa’nın ticari ve sanayi olarak gelişmesinin temelinde ciddi anlamda fuarlar yatar. Bugün, Almanya mesela, en büyük sanayi gücü olarak, Avrupa’nın en büyük fuarlarına sahiptir, dünyanın en önemli fuarları, Almanya’da olur. Bizde de bu başladı, çok ciddi bir şekilde, İstanbul’da da ciddi bir fuar merkezi oldu, etti. Dolayısıyla, bu Mayıs, 30 Mayıs’ta yapılacak olan gastronomi şovuna katılmanın, ben ticari açıdan da, mesleki açıdan da, son derece önemli olduğuna inanıyorum. Dinlediğiniz için çok teşekkür ederim, 30 Mayıs günü buluşmak üzere. Sevgi ve selamlar, bu akşam için herkese afiyet olsun.

Röportajı Youtube’dan izlemek için tıklayın;

https://www.youtube.com/watch?v=-kCtI_IHwp8

 

Facebook
Twitter
LinkedIn
Pinterest
YAKIN ZAMANDA GÖNDERİLENLER
Galerimiz