PLAN TOUR SAHİBİ HÜSEYİN KURTOĞULLARI ile GASTROSHOW RÖPORTAJI

Gastroshow 2024, Türk Mutfağının Global Yolculuğu ve Turizme Katkıları

SERTAN KIRÇO: Bugün konumuz gastronomi turizmi. Aslında her günün konusu gastronomi, öyle değil mi?

HÜSEYİN KURTOĞULLARI: Evet, kesinlikle öyle. Ben hep şunu söylerim: dünyada üç tane mutfak var, çok meşhur. Bir Fransız şefle konuşurken sordum, “Sen Türk mutfağını tanıyor musun?” dedim. “Yok, tanımıyorum,” dedi. Alain Ducasse, Monaco’da dükkânında bana bir yumurta pişirdi. Krallara, kraliçelere yemek yapan bir şef, çok tatlı bir adam; bana bir de kitabını hediye etti, ansiklopedi bu kalınlıkta. “Bunu,” dedi, “Türkçeye çevir. Sen ülkene çok büyük iyilik yapmış olursun.” Onun üzerine sordum, “Türk mutfağını tanıyor musun?” Tanımıyormuş.

SERTAN KIRÇO: Peki, Fransız mutfağı hakkında ne düşünüyorsunuz?

HÜSEYİN KURTOĞULLARI: Fransız Mutfağı tabii ki bir numara, çok iyi tanıtmışlar, dünyada herkes Fransız mutfağını biliyor. İkincisi de Uzakdoğu mutfağı, yani Çin mutfağı ama bana göre bunların en önemlisi Türk mutfağı. Türk mutfağını alan şefe anlatırken dedim ki, “Biz Moğollardan geliyoruz, Moğollardan, Orta Asya’dan, Anadolu’ya gelirken elimiz kolumuz Arap mutfağına çarpmış, efendime söyleyeyim, Ermeni mutfağına çarpmış, sağa sola çarparak Anadolu’ya gelmiş. Anadolu dersem, bir Gayya Kuyusu gastronomi açısından.”

SERTAN KIRÇO: Türk mutfağının farkı nedir sizce?

HÜSEYİN KURTOĞULLARI: Ona şunu anlattım, “Dedim ki, benim ülkemde her şeyin en tazesini yersin, bu çok önemli. Bir de dedim, Türkiye’de bölgesel dahi değişmiyor, bu gastronomi. Şehirden şehre gittiğinde mutfak değişiyor, böyle bir zenginlik dünyanın hiçbir yerinde yok.” Bana işte diyorlar, “İtalyan mutfağı, yah İtalyan mutfağı diye bir şey yok. Bunların hepsi Akdeniz Mutfağı, İspanya Mutfağı, İtalyan mutfağı, bunlar Akdeniz Mutfağı.” Fransızın hoşuna gitmeyen bir şey söyledim, “Siz,” dedim, “gayet güzel tanıtmışsınız bunu ama yani,” dedim, “Sen bana nasıl görünüyorsun, biliyor musun?” dedim, bir şaka yaptım ona. “Nasıl?” dedi bana. Dedim, “Renoir gibi gözüküyorsun, Cézanne gibi görünüyorsun, yani,” dedim, “çok güzel renklendiriyorsunuz, çok güzel sunumunuz var ama,” dedim, “lezzet yok. Aşağı Paris’e indiğin zaman da değişen bir şey yok, tekrar çek, çok güzel sunumlar var, renklendirme var, soslar falan ama lezzet bir tek aşağıya indiğinde, Marsilya taraflarında orada biraz lezzet geliyor. O da Fransız’ın marifeti değil, gene Akdeniz mutfağının marifeti.”

SERTAN KIRÇO: Türk mutfağının kıymetini ne zaman anladık sizce?

HÜSEYİN KURTOĞULLARI: Yani biz bu Türk mutfağının kıymetini, yeni yeni bilmeye başladık, yeni arkadaşlar var, mesela Mutfak Sanatları Akademisi var, onun sahibi, kurucusu arkadaş bence çok başarılı, dünya çapında işler yapıyor, yabancıları getiriyor, burada toplantılar yapıyor. Çok güzel bir yer yaptı ve Türk emekleri konusunda çok çalışmalar var. Yani akademik çalışmalar var, artık inşallah görürüz, Türk mutfağının kıymeti bilinsin, ayrıca Türkiye için çok büyük bir gelir kaynağı.

SERTAN KIRÇO: Türk mutfağını yurt dışında tanıtmak neden önemli sizce?

HÜSEYİN KURTOĞULLARI: Şimdi tabii Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de, Bursa’da, Antalya’da lokantaları açmak çok güzel bir şey, Türk mutfağıyla alakalı. Ama yurt dışında bu lokantaları açmak bence tanıtma açısından çok daha faydalı olur. Mesela Kariye Müzesi’nin altında, Kariye Camii’nin altında, eskiden Asitane diye bir lokanta vardı, bu yani, özellikle Osmanlı mutfağının en iyi sergilendiği bir yerdi, kapattılar. Neden bilmiyorum ama bu tür yerler lazım, yurt içinde ve yurt dışında, bu tür şeyleri desteklerseniz, bunu, yani bir bakanlık falan değil, Türkiye olarak, bunun peşinde olmamız lazım ve destek vermemiz lazım.

SERTAN KIRÇO: Tanıtım konusunda neler yapıyorsunuz?

HÜSEYİN KURTOĞULLARI: Ben tanıtım konusunda elimden geleni yapıyorum, yani yurt dışındaki konuşmalarımda Türk mutfağı, Türk iş kuzin dilimden düşmez, benim, hatta yemek tarifleri bile vermekteyim. Biraz meraklıyım da yemeğe, yani Türk gastronomi turizmini desteklemek çok önemli, çok kolay bir yol, tanıtım için. Bunu gastronomi turizmi derneği var, onlar çok başarılı yapıyorlar bu işi, yurt dışında da çok başarılılar, biz de elimizden geldiğince onlara yardımcı oluyoruz, FIJET dünya turizm gazetecileri ve yazarları federasyonu, FIJET Türkiye olarak da bu konuda belki uluslararası bir toplantı yahut bir gastronomi falan yapmayı düşünüyoruz ama herkes bu konuda bizim kadar duyarlı olmalı, bir tek Fatma Hanım’a, Gaziantep’e bırakmayalım bu işi, bütün Türkiye olarak ele alırsak hepimiz için de karlı bir iş de ortaya çıkacaktır, eminim. İnşallah hayırlı olur, tabii şimdi bizim çok güzel yemeklerimiz var, yani sadece kebap, lahmacun falan değil, ama hakikaten çok güzel yemeklerimiz var. Ne kadar çok katılım olursa, ne kadar çok çeşit olursa, tanıtım o kadar başarılı olur. Yani onun için bence maddi şeyden külfetten kaçınmamak lazım. Çünkü getirisi ondan sonra çok daha güzel olacaktır.

SERTAN KIRÇO: Lokanta sahibi olmadığınız halde bu tür toplantılara katılmanızın sebebi nedir?

HÜSEYİN KURTOĞULLARI: Onun için ben bazen yani lokanta sahibi olmadığım halde bu tür toplantılara bedelini ödeyerek katılıyorum, yurt içinde veya yurt dışında, sırf bu Türk mutfağı olayına çok inandığım için. Cenabı Hak bu Türkiye’ye her şeyi vermiş, altına ve üstüne, ama insanımıza o konuda pek beceri vermemiş, Yunanlı’ya bakıyorsun, senden ne kadar daha küçük bir ülke, ama dünyanın her yerinde adamlar. Türkiye’nin en büyük eksikliği eğitim ve yabancı dil, yani okullarda ne kadar çok yabancı dil okutulursa, yurt dışında o kadar başarılı olurlar. İnsanlarla iletişim kurabilirler, iletişim kurmayınca hiçbir şey yapamazsın, neyi tanıtacaksın, dil bilmeden, karşındakinin Türkçe bilmesini beklemeyeceksin herhalde. Onun için tanıtım konusunda yabancı diller çok önemli. Hele şimdi çok değişen trendler var, İngilizce tabii ama mesela çok büyük bir dünya potansiyeli Çin var, Çin de yemek konusunda çok iyi. Biz neden bir transaksiyon olmasın, onlar bize öğretsin, biz onlara öğretelim ama bu şekilde dünyanın bir ucuna Türk mutfağını sokmuş olalım. Maalesef biz reklam ve tanıtım işini pek beceremiyoruz, her şeyi biz de kendimiz üretiyoruz ve taze ve iyisini üretiyoruz.

SERTAN KIRÇO: Türkiye’de üretim durumu nasıl?

HÜSEYİN KURTOĞULLARI: Yani pek üretim kalmadı Türkiye’de artık, ama toprağımızda o imkân hala var, Allah’a şükür, onu becerebilmek çok büyük para kazanma imkânımız var, inşallah birileri bu konuya eğilir. Ne güzel söyledin sen, İtalyan mutfağını tarif ettin bana, İtalyan mutfağı, pasta yani makarna, pizza, güzel şarapları var, adamların. Şimdi Türkiye’de de o kadar güzel şaraplar var ki anlatamam size, yani Türkiye’nin her yerinde şarap yapılmakta ve çok kaliteli, yani Şanlıurfa’dan tut, işte Urla’sı, orası, burası, her yerde çok güzel şaraplar ve tercih edilen şaraplar yapılmakta ama o konuda teknoloji olarak biraz ilkel kalmışız, yavaş yavaş o da değişiyor, yani Türk milleti elindeki imkânların farkındalığını biraz geç uyanıyor ama uyandıktan sonra da hızlı gidiyor. Çok pratik zekâmız var, Türk milleti olarak, yani bunları becermek, anız inşallah günün birinde Türk gastronomisi de Türkiye’de yerine alacaktır.

SERTAN KIRÇO: Peki, turistlere Türk mutfağını nasıl tanıtıyorsunuz?

HÜSEYİN KURTOĞULLARI: Şimdi ben yöneticilik yaparken de TÜRSAB’a çok dikkat ederdim, gelen turistleri mesela Hintli geliyor, Hint mutfağı yapan bir yere götürüyorsun, “Yahu niye onu oraya götürüyorsun, kardeşim? Türkiye’ye gelmiş, sen Türk mutfağı olan bir yere götür.” Hacı Saray’a götür, ben bir yer tür lokanta var, karşı tarafta Kanaat Lokantası var, götür. O kadar değişik geliyor ki, vitrine gelip de o yemekleri gördü mü, adamlar aklını şaşırıyorlar. Sen Türk mutfağını tanıt, onlara, yabancılara kendi mutfağını tanıtmak kadar garip bir şey yok. Yani dediğim gibi, Çinli geliyor, Çin lokantasına, Hintli geliyor, Hint lokantasına, hiç çok yanlış bir uygulama. Yani belki de bunu cebren yapmak lazım, yasaklamak lazım ki, böyle program yapmasınlar. Arkadaşlar, yok, son zamanlarda bahsettiğim gibi, Mutfak Sanatları Akademisi’nin dışında, çok eğitim veren yerler yapılmaya başlandı, her şehirlerde de, yani sadece büyük şehirlerde değil, daha küçük şehirlerde bile. Bu yemekler öğretiliyor, geçmiş günümüze taşınıyor. Yani annemin, anneannemin yaptığı yemekler, günümüze taşınıyor, öğretiliyor, yabancı turistlerde gözlediğim bir şey var, önüne ne koyarsan, hangi Türk yemeğini koyarsan, şapur şupur yiyor, kardeşim, beğeniyle yiyor. Yani bugün bir Hünkâr beğendiği beğenmeyecek adam, Hünkâr olamaz zaten. Yani Türk yemekleriyle, Türk mutfağıyla iftar ediyoruz, tabii ama bir de iftar etmekle kalmayıp, icraat etmek var, on çalışmak, daha doğru olacak. Bak, çok büyük faydası olur. Niye, sen söyledin, yurt dışından bu konuyla ilgili insanlar gelecek. Yani, onlarla tanışmak için çok büyük fırsat. Belki onların arasına ben de yurt dışından tanıdığım çok meşhur birkaç kişiye getireceğim. Bu adamlarla, sen randevu alıp falan görüşemezsin. Orada ayağına gelecek, muhakkak oraya katıl ki, bu adamlarla tanış, görüş, bilgini de genişlet. Yani sana söylediğim gibi, Alain Ducasse’ın bana verdiği, “Kitabı al, bunu tercüme et,” dedi, kitabı görsen, müthiş bir şey, adam bunu yapmış. Türkiye’de var, tabii, dokümanlar var, benim de bayağı geniş bir kütüphanem var o konuda, kendi derlediğim yemek kitapları da var, altı cilt, yıllardır toparladığımız şeyler var, içinde bazılarını hanıma yaptırıyorum ve tabii bana da zararlı oluyor, uykusuz kalıyorum ama Türk mutfağının lezzetini başka hiçbir yerde bulamaz, yani yabancı mutfakta. Ben Hint mutfağını da çok deneyimledim, Çin mutfağını da aynı şekilde, ama Türk mutfağının lezzetini hiçbir yerde bulamadım, yani Türk olduğum için söylemiyorum bunu, hakikaten elimizdeki en büyük elementlerden birisi Türkiye’yi tanıtabilmek için, yani en başta turizm geliyor ama turizmi destekleyen işte böyle konular var, sadece tarih değil, benim bazı makalelerim var, turizmle alakalı, Türk mutfağı konusunda, Türk rakısı konusunda.

SERTAN KIRÇO: Türk rakısı demişken, bu konuda neler söyleyebilirsiniz?

HÜSEYİN KURTOĞULLARI: Şimdi Yunanlı ne diyor, “Yunan rakısı” diyor, “Greek Ouzo.” Ben niye “Turkish Rakı” demeyeyim? Şimdi Müslüman kardeşlerim kızıyorlar, “Rakı’nın reklamını mı yapıyorsun?” Hayır, Türk rakısının yabancıya karşı, İngilizce, “Turkish Rakı” diyorum, onun reklamını yapıyorum, öyle affediyor beni, ama önemli bir şey, yani bu içki, Orta Asya’dan beri bize gelmiş, kardeşim. Bunun bir ritüeli bile var, içerken. Ne kadar çok tanıtabilirsiniz, açılmaz, muhakkak o kapıyı çalman lazım. Ben de her fırsatta bunu yapıyorum. 2019 yılında Malta’da, Akdeniz Turizm Vakfı var, çok önemli Türkiye için de, çok önemli, çünkü Akdeniz’de Türkiye’nin her türlü ittifaka ihtiyacı var. Ben de onu sağlıyorum. 2019 yılında orada çok önemli bir ödül aldım, Yaşam Boyu Başarı Ödülü. Onur duydum, tabii, ama bunu ben, HÜSEYİN Kurtoğulları olarak almaktan ziyade, bir Türk olarak aldığım için çok mutlu oldum. Türk’ün adını, Türkiye’nin adını ne kadar çok yerde duyurursam, o kadar başarılı oluyorum. Elimizde böyle güzel imkânlar var. Bütün bu imkânları kullanarak, Türk mutfağını, Türk gastronomisini, hele hele turizm yoluyla, bizim mümkün olduğu kadar tanıtmamız, bizim elimizde. Yeter ki biz buna inanalım ve çalışalım.

SERTAN KIRÇO: Son olarak, gastronomi şovu hakkında neler söylemek istersiniz?

HÜSEYİN KURTOĞULLARI: Evet, bu programlanan gastronomi şovu bence çok büyük başarı elde edecek. Onun için ilgili herkesin, meraklı herkesin, Türk mutfağı, Türk gastronomisi için ilgili herkesin buraya katılmasını davet ediyorum. Haklı olduğumu görecekler. 30-31 Mayıs’ta Gastronomi Şovu, 5 Levent’te, Turkuaz Medya binasında olacak. Yerini de tarif edelim mi? Evet, artık bir amcamız var, Sayın Google amcadan Turkuaz Medya’nın yerini çok kolay bulurlar. Mayıs ayındaki bu etkinliği kimsenin kaçırmaması gerekiyor diye düşünüyorum.

Röportajı Youtube’dan izlemek için tıklayın;

https://www.youtube.com/watch?v=9XWxbs5gA7s

 

Facebook
Twitter
LinkedIn
Pinterest
YAKIN ZAMANDA GÖNDERİLENLER
Galerimiz